12 Mart 2014 Çarşamba









GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİ

İstiklal Marşımız 11 - 12 Mart 1921 tarihlerinde yazılmıştır. Bu yazılma işini 1, 5 günle sınırlamak gerçeklerin, yaşananların üzerini örtmek olacaktır. Söylendiğinde insanın iliklerine kadar işleyen bu marşın yazılabilmesi için hürriyete aşık ve sıkıntı çeken bir millet, tüm yurt çapında yapılan bir araştırma ve Mehmet Akif Ersoy gibi imanı güçlü, dilinin inceliklerini çok iyi bilen, yüreği halk içinde olan bir şair gerekiyordu.
İyi bir marşın yazılabilmesi için gereken bu üç unsuru tekrar söylemek istiyorum. Birincisi, hürriyete aşık ve eksikliğini tatmış bir millet, ikincisi, ülke genelinde yapılacak bir yarışma, üçüncüsü, vatanı ve milleti için kendisini ve kariyerini feda edebilecek bir Mehmet Akif Ersoy.
O dönemleri bir hatırlayalım. Osmanlı İmparatorluğu müttefikleriyle birlikte Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmiş Sevr Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştı. Rakip devletler sırtlan sürüsü gibi halsiz kalmış Osmanlı Devleti'ne bir takım ufak tefek meseleleri bahane edip ülkenin topraklarına giriyorlar hatta Anadolu topraklarını paylaşamadıklarından kendi aralarında çetin bir diplomatik mücadele veriyorlardı.
Tabi böyle bir durumu kağıt üzerinde Sevr Antlaşması yoluyla Osmanlı yönetimine zorla kabul ettirse bile bunu Anadolu halkına kabul ettirmeleri mümkün değildi. Bu milletin öyle bir karakteri var ki açlığa dayanır, yoksulluğa sabreder fakat iş hürriyetine geldiğinde başını diker ve Mustafa Kemal Atatürk'ün veciz olarak söylediği gibi “ Ya istiklal ya ölüm! ” diyerek savaşını başlatır.
Böyle bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk ve Anadolu'nun vatanperver evlatları Ankara'da bir araya gelip bağımsızlık için yeni bir meclis kurarak milli mücadeleyi başlattılar. Vatanın kurtuluşunda savaş kahramanlarına meclis kurma payesi düşerken; gönüllerin adamı, söz sanatkarı  Mehmet Akif Ersoy'a da, millet için milleti hücuma kaldıracak marşı yazmak düştü. Evet, bu marş, dinlediklerinde meclisteki milletvekillerini ayağa kaldırıp kendisini dört kere dinlettirdiği gibi, milletine de kendisini dinlettirmiş onların yüreğine yürek katıp İstiklal Savaşı’nı ateşlemiştir. Bir süre sonra da vatanın evlatları dünyanın o dönemdeki dev ülkelerini Anadolu topraklarından sıyırıp atmıştır.
O zor günlerde yazılan İstiklal Marşımız on bölümden ve kırk bir dizeden oluşmaktadır. Dönemin dili olan Osmanlıca ile yazılmış, Türk Milleti’nin başından geçen zor durumlar ve bu durumdan kurtulmak için gösterdiği kahramanlıklar, verdiği şehitler, geçmişine ve kültürüne olan bağlılığı ve benzeri milli duyguları işlemiştir.
İstiklal Marşımız yurdumuz işgal altındayken yazılmış fakat Mehmet Akif Ersoy bu ülkenin işgalden kurtulacağından emin olduğundan, ülke İstiklal Savaşı’nı kazanmış bir edayla yazmıştır. Meclisin teklif ettiği 500 liralık ödülü çok ihtiyacı olmasına rağmen kabul etmemiş, Türk Ordusu’na bağışlamıştır.
İstiklal Marşımız insanın ruhuna tesir eden söz ve müziğe sahiptir. Bu yüzden marşımızı anlayarak dinleyenler “ hazır ol ” pozisyonunda geçip marşa eşlik etmektedir. Hitap bildiren kelimeler sık sık geçer bu da karşıdaki kişiyi uyanık tutar.
İstiklal Marşımızın bestelenme işi için de yarışma düzenlenmiş, bu yarışmaya 22 beste katılmış, 1930 yılında Osman Zeki Üngör'ün bestesi beğenilmiş ve kullanılmaya başlanmış.
Mehmet Akif Ersoy, batının etkisinde kalmayan en meşhur şairlerimizden biridir. Profesörlük unvanına sahip olup İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Mısır’da ki El - Ezher Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde hocalık yapmıştır. Devrin en tanınmış kişilerinden birisi olmasına rağmen milli mücadeleye katılmak için İstanbul'daki kariyerini bırakmış, milli mücadele döneminde İstanbul’dan Ankara’ya kadar neredeyse yürüyerek gelmiş, milli mücadelenin şahlanması için vaazlar vermiş ve milli heyecanın uyanmasında etkin rol almıştır.
İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmetle anıyor, onun söylediği sözle konuşmamı bitirmek istiyorum:
“ Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın. ”
                                                                                                      


































                                           



                                       

Hiç yorum yok: