GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİ
İstiklal Marşımız 11 - 12 Mart
1921 tarihlerinde yazılmıştır. Bu yazılma işini 1, 5 günle sınırlamak
gerçeklerin, yaşananların üzerini örtmek olacaktır. Söylendiğinde insanın
iliklerine kadar işleyen bu marşın yazılabilmesi için hürriyete aşık ve sıkıntı
çeken bir millet, tüm yurt çapında yapılan bir araştırma ve Mehmet Akif Ersoy
gibi imanı güçlü, dilinin inceliklerini çok iyi bilen, yüreği halk içinde olan
bir şair gerekiyordu.
İyi
bir marşın yazılabilmesi için gereken bu üç unsuru tekrar söylemek istiyorum. Birincisi, hürriyete aşık ve
eksikliğini tatmış bir millet, ikincisi, ülke genelinde yapılacak bir yarışma,
üçüncüsü, vatanı ve milleti için kendisini ve kariyerini feda edebilecek bir
Mehmet Akif Ersoy.
O dönemleri bir hatırlayalım. Osmanlı
İmparatorluğu müttefikleriyle birlikte Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmiş Sevr Antlaşması’nı
imzalamak zorunda kalmıştı. Rakip devletler sırtlan sürüsü gibi halsiz kalmış
Osmanlı Devleti'ne bir takım ufak tefek meseleleri bahane edip ülkenin topraklarına
giriyorlar hatta Anadolu topraklarını paylaşamadıklarından kendi aralarında
çetin bir diplomatik mücadele veriyorlardı.
Tabi böyle bir durumu kağıt
üzerinde Sevr Antlaşması yoluyla Osmanlı yönetimine zorla kabul ettirse bile
bunu Anadolu halkına kabul ettirmeleri mümkün değildi. Bu milletin öyle bir
karakteri var ki açlığa dayanır, yoksulluğa sabreder fakat iş hürriyetine
geldiğinde başını diker ve Mustafa Kemal Atatürk'ün veciz olarak söylediği gibi
“ Ya istiklal ya ölüm! ” diyerek savaşını başlatır.
Böyle bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk
ve Anadolu'nun vatanperver evlatları Ankara'da bir araya gelip bağımsızlık için
yeni bir meclis kurarak milli mücadeleyi başlattılar. Vatanın kurtuluşunda
savaş kahramanlarına meclis kurma payesi düşerken; gönüllerin adamı, söz
sanatkarı Mehmet Akif Ersoy'a da, millet
için milleti hücuma kaldıracak marşı yazmak düştü. Evet, bu marş,
dinlediklerinde meclisteki milletvekillerini ayağa kaldırıp kendisini dört kere
dinlettirdiği gibi, milletine de kendisini dinlettirmiş onların yüreğine yürek
katıp İstiklal Savaşı’nı ateşlemiştir. Bir süre sonra da vatanın evlatları dünyanın
o dönemdeki dev ülkelerini Anadolu topraklarından sıyırıp atmıştır.
O zor günlerde yazılan İstiklal
Marşımız on bölümden ve kırk bir dizeden oluşmaktadır. Dönemin dili olan
Osmanlıca ile yazılmış, Türk Milleti’nin başından geçen zor durumlar ve bu
durumdan kurtulmak için gösterdiği kahramanlıklar, verdiği şehitler, geçmişine
ve kültürüne olan bağlılığı ve benzeri milli duyguları işlemiştir.
İstiklal Marşımız yurdumuz işgal
altındayken yazılmış fakat Mehmet Akif Ersoy bu ülkenin işgalden kurtulacağından
emin olduğundan, ülke İstiklal Savaşı’nı kazanmış bir edayla yazmıştır.
Meclisin teklif ettiği 500 liralık ödülü çok ihtiyacı olmasına rağmen kabul
etmemiş, Türk Ordusu’na bağışlamıştır.
İstiklal Marşımız insanın ruhuna
tesir eden söz ve müziğe sahiptir. Bu yüzden marşımızı anlayarak dinleyenler “ hazır
ol ” pozisyonunda geçip marşa eşlik etmektedir. Hitap bildiren kelimeler sık sık
geçer bu da karşıdaki kişiyi uyanık tutar.
İstiklal Marşımızın bestelenme
işi için de yarışma düzenlenmiş, bu yarışmaya 22 beste katılmış, 1930 yılında
Osman Zeki Üngör'ün bestesi beğenilmiş ve kullanılmaya başlanmış.
Mehmet Akif Ersoy, batının
etkisinde kalmayan en meşhur şairlerimizden biridir. Profesörlük unvanına sahip
olup İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Mısır’da ki El - Ezher Üniversitesi
Türkoloji Bölümü’nde hocalık yapmıştır. Devrin en tanınmış kişilerinden birisi
olmasına rağmen milli mücadeleye katılmak için İstanbul'daki kariyerini
bırakmış, milli mücadele döneminde İstanbul’dan Ankara’ya kadar neredeyse
yürüyerek gelmiş, milli mücadelenin şahlanması için vaazlar vermiş ve milli
heyecanın uyanmasında etkin rol almıştır.
İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet
Akif Ersoy'u rahmetle anıyor, onun söylediği sözle konuşmamı bitirmek
istiyorum:
“
Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın. ”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder